9 Haziran 2011 Perşembe

YEK










Yukarıda kronolojik sıra ile bizatihi ben tarafından çekilmiş profil fotoğrafları verilmiş olan insan Yusuf Evrim Kılıç. Aslında bu nicki (YEK) kullanmıyor kendisi ama benim adım Yusuf Evrim Kılıç olsa ben kullanırdım şahsen. Kendisi ile birinci sınıfın ilk döneminden beri tanışıklık hali içindeyiz. Bu durumdan da kendim adına gayet memnunum. Bu yazıyı da niye yazma gereği duydum, içimden geldi. Biraz yıllık tadında bir yazı olacak belki ama olsun. Evrim gelsin de şuraya iki yorum yazsın ortalık şenlensin canım.
Şimdi efendim nasıl tanıştık nasıl konuştuk tam hatırlamıyorum. Sanki Evrimle okul ilk başladığından beri muhabetimiz varmış gibi geliyor şu anda, başını hatırlamıyorum. Bildiğim tek şey hemen hemen pek çok derste yan yana oturmuş olduğumuz. Kendisinin bana imzalayıp verdiği tezinde de söylediği gibi birbirimizin silah arkadaşıyız. Çok büyük bir aksilik olmadığı sürece genelde aynı derslerden birlikte kaldık ve geçtik. Bir kaç aksilikte şunlardır: O toplojiden geçti, ben kaldım, ben sürekli ikiden ve veri analizinden geçtim, o kaldı. Sonra o MAT IV'ten geçti, ben kaldım. O dinamikten geçti, ben kaldım.(Evrim senin geçtiğin kadar kalmışım he) Önemli olan kim geçti kim kaldı meselesi değil dostlar, mesele bizim kendisi ile Şampiyonlar liginde yarışmıyor oluşumuzdan mütevellit hemen hemen her dersin vizesinden sonra " Evrim ben kalacağım galiba abi, Selman ben kaldım abi" cümlelerini kurup aynı korkuyu birlikte yaşamız olmamızdır mesele. Biz dört seneyi böyle korku içinde geçirdik belki ama korku bizim harcımız, dersten geçmek borcumuz oldu.
Neler yaptık peki kendisi ile bu süre zarfında. Şunu açık bir şekilde söylüyorum, bakın şunu açık bir şekilde söylüyorum, bugün kimse diyemez ki Selman sen en çok X kişisinin yanında gülmüşsün. Burda iki ihtimal vardır: 1) X kişisi Evrimdir. 2) X kişisi yoktur ve benim en çok gülen halimi gören kişi Evrimdir. Bu önermelerin tersi de doğrudur. İspatını ödev olarak bırakıyorum. Güldük delicesine, ipe sapa gelmez şeylere güldük, Evrimin taklitlerine güldük, sürekli II sınavından ben 004, o üç sıfır alınca da güldük, gözümüzden yaş bir tarafımızdan ter akana kadar güldük, çok ders çalışmaktan dolayı beynimiz kulağımızdan aktığında ve SDKM'nin önünden sarhoş gibi geçmemizin sebebi de gülmemizdi. Başımıza da şimdiye kadar bir şey gelmedi çok şükür. Daha da güleriz bence. 
En sonunda ne oldu peki? Bugün sabahtan ikimizde bittik ve artık okeye döndüğümüzü fark ettik. Ne sınavdı, ne sunumdu ne korkuydu hiçbir ....m kalmadı. Ve biz Altar'ın Oğulları Evrim ve Selman AVM'de langırt ve airhockey oynamak suretiyle gelen güzel günlere iyi bir adım attık. Bitti ve başladı...

2 yorum:

  1. Selman şu kolaja bayağı güldüğümü söyleyeyim öncelikle :D O kadar iyi bir fikir ve yazı olmuş ki cevaben ben de blogumda birşeyler yazsam abes kaçacak; ama bunu bir borç addedip en iyi zamanda ödeyeceğimi söyleyebilirim, bilirsin zamanlamam iyidir... Bir de Sürekli II abi o üç sıfır olayı...

    Bu arada birkaç iyi foto varmış haa ben bunları bir çalayım...

    YanıtlaSil
  2. Düzeltme için teşekkürer Evrim. Ben kozlarımı açık oynadım abi. Amerikalıların bir deyimi vardır bilirsin: Hit your best shot. ya da böyle bir şeydi iste sen anladın beni. Benim anlamadığım şey bu resimlerin hepsini verdim ben sana nasıl olur böyle bir şey?

    YanıtlaSil

Sen de Karala İki Satır