21 Eylül 2011 Çarşamba

Hayallerin Gerçek Olayazması

Bu sabah okula giderken Üsküdar'a geçmek için vapura bindim. Artık İlahiyat Fakültesinde okuduğumuza göre bir takım faydalarını da göreceğiz tabi ki. Mesela okula gittiğim her gün sabahları Boğaz'ı görmek gibi bir faydadan bahsedebiliriz. Bunun nesi fayda diyenler için oksijenin zihin açtığını, sabah saatlerinde henüz havalar kirlenmeye ve ısınmaya başlamamışken oksijenin en çok bulunduğunu hatırlatmak isterim. Neyse efendim mesele o değil zaten.

Üsküdar Hazerfan Ahmet Çelebi iskelesine doğru yürürken, başımı Karaköy taraflarına çevirdiğim zaman kalbim bir an çok kısa bir anlığına tekledi. Bunca sene sonra? Tekrar karşıma çıksın? Hiç sanmıyorum dedim. O iş bitmişti. Lise II'den beri ortalıklarda yoktu. Bir hafta, ne ben gidiyorum dedi, ne benimle gelir misin dedi, çekti gitti. Bir daha haberini alamamıştı(m)k. Ama orada duruyordu işte. Hatta kardeşi de ondan biraz ötede duruyordu. İkiz değillerdi ama birbirlerine benziyorlardı. Kardeştiler dedik ya. Ben gözlerime inanamadım tabi ama adrenalin kanıma yayılmaya başlamıştı bile. Müthiş bir hızla iskeleye doğru koştum ve kendimi vapura attım. Zira kapıları kapatıyorlardı. Vapurun diğer tarafına doğru acele bir tavırla gittim ve neredeyse otomatik bir şekilde fotoğraf makinemi çıkardım. Zoomu en sona getirip onun bir fotoğrafını çektim. Yetmedi, çektiğim fotoğrafı açtım bir de ona zoom yaptım. Soyadı tutuyordu. Allahım bu ne mutluluk. İsim tam çıkmamıştı ama. Vapurun yerinden ayrılıp iyice yaklaşmasını bekledim. Vapur iyice yaklaştığında bir kere daha fotoğrafını çektim. Fotoğrafını çekmeme gerek kalmadan o olmadığını anlamıştım zaten. Tam anlamıyla yıkıldığımı söyleyemeyeceğim ama bir ara gerçekten heyecanlanmıştım. Kimden ya da daha doğru bir ifade ile neyden mi bahsediyorum. 

Grand Princess'tan bahsediyorum tabi. Deran belki hatırlar belki de hatırlamaz. 2005'te ülkemize gelen ve bir daha Karaköy iskelelerinde arz-ı endam etmeyen o nankör cruiser tipi gemiden bahsediyorum. Bir de yüzsüz yüzsüz kardeşlerini bizim Boğazımızın orta yerine dalga geçer gibi yollamış. Olmaz olsun böyle kardeşler. Ya bırak ya.


Ruby Princess
Star Princess

Bu Princess şirketini de Allah bildiği gibi yapsın. Bütün gemileri benzer üretmişler. İsteyen buradan bakabilir. Bu Star Princess'ta Grand Princess'in ikizymiş hatta Golden Princess'in üçüzüymüş. Vefa da bir semt adıymış dostlar.

16 Eylül 2011 Cuma

Veni, Vidi, Wiki: Bosna


Bosna'ya gittik geldik ama bir yazı yazacak kuvveti kendimde bulamadım. Halbuki ilk geldiğim günlerde yazı yazmak için oldukça hevesliydim. Daha önceden Bosna'ya gitmiş, bu konuda tecrübe sahibi Faruk arkadaşım demişti ki "Döndükten sonra ilk hafta yazmazsan sonra çok zor yazılıyor". Evet bakınız döneli 12 gün olmuş. Neyse efendim zamanla hevesim gittikçe azaldı neredeyse kayboldu derken, "Artık yeter" dedim kendime. Baktım ki Bosna ile ilgili bir yazı yazmadan başka bir yazı yazamayacağım. Yazmaya başladım işte.

Asıl ismi Bosna-Hersek ülkenin. Dünya üzerinde Balkanlar diye tabir ettiğimiz, bizim ise "Bir zamanlar buralar hep bizimdi" diyebileceğimiz bir bölgede. Bakınız tam burada. Komşu ülkeler Sırbstan, Karadağ, Hırvatistan. Nüfusu 5 milyona yakın. Detaylı bilgiler de Wiki'de var. Bunları da ben yazacaksam giderim orada yazarım zaten neyse. Esas Bosna'ya dair bahsedilecek olanlar nüfusu oluşturan etnik unsurlar arasında son yüzyılda cereyan eden olaylar ama bunlar da bu yazının kapsamının dışında(Neyden bahsedeceksen onlardan bahsetsene *küf*). 

Benim Bosna'ya gidişim abimin ısrarı, babamın sponsorluğu ile oldu. Annemle birlikte katıldık geziye. Zambak Tur'un 4 gün 3 gecelik bir turuyla gittik geldik. Şimdi dolu dolu bir programdı açıkcası bir kaç gün daha olsaydı Bosna'da görmemiz gerekip de görmediğimiz hiç bir yer almayacaktı zannımca. Tabi bunda tur rehberimiz Hüseyin Kansu Bey'in de insan üstü çabalarını da göz ardı edemeyiz. Grubumuz 40 kişiydi. Çok şükür tek bir pürüz bile yaşamadan geziyi nihayete erdirdik. Allah hepsinden razı olsun.

Bosna'da ilk önce Vsoko şehrine gittik. Şehir deyince aklınıza İstanbul, Bursa, Erzurum gibi büyük şehirler gelmesin. Saray Bosna hariç Bosna'daki benim ismini zikrettiğim bütün şehirleri bir Anadolu şehri gibi düşünebilirsiniz. Vsoko'da Türkiye'deki İmam Hatip Liselerine denk olan bir Medrasa'yi ziyaret ettik. Burada okulun 77 yaşındaki müdürü Salih Bey'den okulla ilgili bilgiler aldık. Okulu gezdik tanıdık. Sonra buradan Travnik şehrine gittik. Travnik vadiye kurulmuş bir şehirdir. Vezirler şehri olarakta bilinir zira Osmanlı devletine tarihi boyunca 19 tane vezir vermiştir. Travnik kalesine çıktık. Bosna'nın bağımsızlık savaşı sırasında Türkiye'den savaşmaya gitmiş olan Selami Yurdan'ın kabrini ziyaret ettik. İlk günü otelde akşam yemeğinni yemek suretiyle tamamladık. Otelimiz **** yıldızlı Hollywood Oteldi. Bize yansıyan tatsız bir olayını görmedik.

Aşağıda ilk günün fotoğraflarından üçü. Çok bir şey yok, tam anlamıyla panorama da değil zaten.

Travnik Panorama 1
Travnik Panorama 2
Travnik Panorama 3









İkinci günümüz sabah saat 7'de kahvaltı ile başladı. Daha sonra Saray Bosna'nın içinden geçen Bosna nehrinin doğduğu yer olan Bosna Milli Park'ına gittik. "Vrelo Bosna" yani Bosna'nın kaynağını yerinde inceledik. Vrelo Bosna ile ilgili Faruk'un iki resmi var yeri gelmişken link verelim. Biri bu, biri bu. Sonrasında Bosna Bağımsızlık Savaşı sırasında açılmış olan ve Boşnaklar için savaş sırasında bir aort damarı vazifesi gören Tünel'e gittik. Normalde 800 metre olan Tünel'in sadece 25 metrelik kısmı görülmeye açıktı. Burada Tünel'in kazıldığı evin sahibi 85 yaşındaki teyzemizi ziyaret ettik. Bahçesinde savaşla ilgili 18 dakikalık bir video ile bilgilendirildik. Günlerden Cuma, vakitte Öğle namazının vakti olduğuna göre Cuma Namazı kaçınılmazdı(sanki ikisi bir araya gelmese kılmayacağız töbe töbe). Cuma namazını Saray Bosna'nın merkezi sayılan Başçarşı'daki(Baśćarśı) Gazi Hüsrev Bey Camiinde eda ettik. Akşam saaat 5'te tekrar buluşmak üzere Başçarşıyı keşfetmek üzere dağıldık. Başçarşı tam anlamıyla bir Osmanlı mimarisine sahip. Küçük dükkanları ve Bedesten'i ile birlikte bir Bursa, bir Buldan bir Mısır Çarşısından farkı yok(Bursa'ya giden bilir). Neyse efendim alışşveriş falan sonraki işler bunlar. Saat 17.00'da Başçarşı'daki Moriça Han'da buluştuk ve hocamızın vasıtası ile Aliya'nın biri 85, biri 83 yaşında olan altmış yıllık arkadaşlarından, onların yıllarca toplandıkları odada, Bosna'ya dair, Aliya'ya dair, savaşa dair pek çok bilgiler edindik. Bunlar başka yazıya inşallah. Bir buçuk saatlik bu muhabbetten sonra otele döndük ve ikinci günü de böylece sonlandırdık.

İkinci günden seçme fotoğraflar. Bunları severek çektim bak yalan yok.

Tünelin Teyzesi


Vrelo Bosna
Asalet Parayla Değil



Üçüncü gün sabah erkenden Mostar şehrine doğru yola çıktık. Saray Bosna'ya 160 km olan Mostar'a gidişimiz yaklaşık iki buçuk saat sürdü çünkü gittiğimiz yol derin bir vadide açılmış tek gidiş tek geliş bir yoldu. Yol boyunca Neretva nehri bize eşlik etti. Bosna nehirler açısından zengin bir ülke. Öyle ki uzun bir yol gidiyorsanız yolun belli kısımlarında illa ki bir nehir size eşlik ediyor. Yol üzerindeki ahşap işçilikleri ile meşhur Konjic şehrine uğradık. Saat 11 gibi Buna nehrinin kıyısındaki Blagaj şehrine ulaştık. Nehrin doğduğu dağın dibine yapılmış tekkeyi uzaktan ziyaret ettik. Öğle yemeğini nehir kıyısında yedikten sonra önce Poçitel şehrine sonra da sabah yola çıkarken ki ilk hedefimiz olan Mostar şehrine vardık. Köprüsü ile meşhur olan şehir tamamiyle taş yapı. Annemin de ifade ettiği şekliyle "Her zaman televizyonda belgesellerde, gezi programlarında gördüğümüz bu yerlerde bulunmak, köprüyü yakından görüp üzerinden geçmek tarif edilemez bir duygu benim için". Annem tam böyle demedi tabi ama ben böyle anladım. Mostar Atlama Klübüne bağlı köprüden belli bir ücret karşılığı atlayan gençler bir de bizim için atladılar köprüden serin sulara. Mostardan bize kendisini hatırlatacak hediyeliklerden öte bu duygular ile ayrıldık. Hediyelikte aldık tabi.

Üçüncü günü unutmadık, unutmayacağız.  

Mostar Köprüsü
Blagay Tekkesi ve Buna Nehri ve Ben
Poçitel Kalesi

Köprüden Atlama Gifi(büyük hali hareketli)
Son gün sabahtan grubun yoğun ısrarı üzerine Vrelo Bosna'ya gittik. Gezecek çok yer kalmamıştı zaten bir sabah yürüyüşü ve bol oksijen ile güne başlamak iyi bir tercih oldu. Sonrasında savaş sırasında kurulmuş ve bugünlere kadar varlığını devam ettirmiş olan Sümejja Vakfını ziyaret ettik. Vakfın kuruluş amacı savaş sırasında yetim kalmış çocuklarla ilgilenmek. Vakfın kurucularından olan 77 yaşındaki Yasemin Hanım'dan vakfa dair bilgileri aldık. Öğlen yemeğimizi vakıfta yedik. Sonrasında gidiş saatimiz 16.00'a kadar olan vaktimizi geçirmek üzere Başçarşı'ya geçtik. Burada gerekli alışverişleri yaptıktan sonra yorgun ama mutlu bir şekilde havaalanına gelip, 18.30 uçağı ile Türkiye'ye hem kendimizin hem grubumuzun bir kısmını Bosna'da bırakarak geri döndük.

Son gün çekileni var, çekilmeyeni var.

Sebil(Sebilj)
65 Yıllık Ateş(hala sıcak)

Nuh Nebi Tramvayı
Yazının tamamını okuyup da bu satırlara kadar gelen güzel insan, şunu bil ki bu yazı pek çok yönden eksiktir. Ne yeterince gözlem var yazıda, ne de yeterince turstik malzeme. Bir sonraki yazı ile bunların bir kısmını daha ikmal etmek gibi bir düşüncem olduğundan dolayı bu yazı kamil olamadı. Zaten benim için yeterince zor oldu hal-i pür meralimi anlatmak. Anlatamadım ama sen anladıysan ne mutlu bana. Senden de Allah razı olsun.

İşte sana Bosna'ya gitmek için On Sebep
1) Ecdad neler yapmış, neler bırakmış deyip tarih avcılığı yapabilirsin.
2) Kardeş halk Boşnaklar neler yaşamış, neler yaşıyor diye bakmaya gidebilirsin.
3) Dünya üzerinde müslümanların durumu nedir? konulu gezi programına dahil edebilirsin.
4) Balkan misafirperverliği nasılmış görmek isteyeblirsin.
5) Avrupanın ortasında müslüman bir millet nasıl olunurmuş? Ne kadar olunurmuş anlamak isteyebilirsin.
6) Tamamen turistik amaçlı bir geziye katılarak gidebilirsin.
7) Doğal güzellik aşığıyım diyorsan Bosnayı da bir görmelisin.
8) Gör ...üm yolları, iç soğuk suları diyorsan, soğuk suları gayet güzel.
9) Çok paran vardır, görmedik yer kalmasın diyorsundur.
10) Allah rızası için gidersin ve oradaki insanlara bir faydan olur.