31 Ağustos 2011 Çarşamba

Kısa Kısa 2

Uzun uzun yazacak durumlara henüz eremediğim için kısa kısa yazıyorum.

Son Teravih

Çok fazla teravih namazına gitmdim bu Ramazan'da. Hatta 10'u bile geçmedim ama her sene son teravih namazına gidilir. Bu bir şart değildir, son teravihin ilk teravihten bir farkı yoktur. Bu sene farklı olmasının sebebi ise son olmasının namazı kıldıran imam sebebiyle son olması. Emrullah Hoca, Sultanahmet Camii İmam Hatibi olarak yürütmekte olduğu görevinden Kasım ayı itibariyle emekli olacak. Böylece ben de onun imamlığı altında son kez Sultanahmet camiinde teravih namazı kılmış oldum. "Eeee bunda ne var ki?" diyenler için, çocukluğu Sultanahmet'te geçmiş birine böyle şeyler söylenmez, duygusala bağlar sonra insan. Allah Emrullah Hocadan razı olsun.

Ramazan Bayramı

Bayram yine her sene olduğu gibi... Annesi ve babası İstanbullu olmayan çocuklar için ne kadar zor günlerdir bayramlar. Gelen yok, giden yok. Arkadaş ilaç niyetine bir tane yakın akraba olsun şu koca şehirde. Yoksa ithal edilsin, gereken yapılsın. Hayır yazıktır, bayram namazından, aile içi bayramlaşmadan ve mezarlık ziyaretinden ibaret bayram mı olurmuş ya? Kim görmüş kim duymuş şimdiye kadar? İki kardeşiz ilerisi için endişelerim var.

Bosna

Bilenler duyanlar vardır ama ben yine de buradan da söyleyeyim. 1-4 Eylül tarihleri arasında annem ile Bosna'ya genel kültür ve isim şehir gezisine gidiyoruz. Bu süre zarfında çok fazla arayan olacağını tahmin etmiyorum ama arayıpta ulaşamayan olursa belki buraya bakmak aklına gelir. Sonra vay ben duymadım vay ben bilmiyorum demeyin.

Yeni Okul

Okul ayın 19'unda açılıyormuş (Hangi okul diyenler ışığı görsün) Arkadaş daha tatil yapacaktık diyor insan ama artık yalan tatil falan. "Lan hırt 3 aydır ne yapıyorsun sen?" diyorum evet bunu kendim söylüyorum bu sefer. Hafif bir gerginlik var tabi belirsizlikten kaynaklanan. Mehmet ve Nazif'e karşı metin bir duruş sergileyip "Ya ben her türlü uyum sağlarım siz rahat olun" desem de hafiften hafiften bir ürperti yayılıyor bedenime. İlginç bir karşılaşma olacağı kesin hem benim için hem de Marmara İlahiyat Fakültesi için. Esas soru en çok hangi taraf şaşıracak? Zamanla belli olur o da  zaten.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Ne Yapıyorum Ben!

Aslında dişe dokunur hiçbir şey yapmıyorum. Bol bol yapmamam gereken şeyler yapıyorum. Mesela oyun oynuyorum hala eşşek kadar adam olduk bilgisayarı hala en çok oyun için kullanıyorum. Halbuki bilgisayar kullanımına dair çok güzel hayallerim vardı. Bu hayallerin gerçekleşmemesinde benim iradesizliğimden ziyade, iradesizliğimin temelinde yatan sebeplere eğilmek istiyorum. Bir kere çok geç bir dönemde tanıştım bilgisayarla. Teee Lise 2'de tanıştım. Çocukken babamın arkadaşlarını bilgisayarlarında Wolfied oynamışlığım ve Paint'te adımı yazmaya çalışmışlığım var ama onları saymıyorum. Bir, iki de internet kafelerde sürtmüşlüğümüz var ama fasulye bunlar hep fasulye. Çevremdeki arkadaşlarımda şunu gözlemledim ben, bilgisayarla erken yaşta tanışanlar genelde belli bir yaştan sonra oyundan alacakları tadı almış artık "Benim o taraklarda bezim olmaz" söylemine sahip oluyorlar. Böylece oyuna harcayacakları vakti diğer aktivitelere kaydırıp bilinçli bir kullanıcı payesine erişiyorlar. Ben de bilinçli bir kullanıcı olacağım günlerin hayalini kuruyorum hala. Hemen de geyiğe sarmışım, muhabbetim hiç çekilir bir hal almamış.
İftarlara katılıyorum, farklı arkadaş halkaları ile farklı günlerde ve mekanlarda iftar yapıyorum. Hepsi için ayrı bir mekan bulmak zor oluyor doğrusu ama elimden geldiğince uğraşıyorum. Sonra bugün kütüphanemdeki kitapları bilgisayar ile kayıt altına almaya başladım. Bu benim belki de son bir hafta da yaptığım en faydalı iş oldu. Şimdilik iki rafı geçirebildim. Uğraştırıyor biraz biraz ama bittikten sonra en azından aynı kitaptan bir kere daha almak gibi bir hataya bir daha düşmeyeceğimi sanıyorum.
Bloga'da hiç yazı yazasım yok arkadaş, çok afilli, alengirli şeyler olmuyor bu aralar zira. he normalde böyle şeyler çok sık mı oluyor sanki, yok olmuyor ama en azından hayatımıza yön verecek bir kaç şey oluyordu onları yazıyorduk. Olduğu kadar artık.

Kendime Not: Bu kadar oyun oynayacağına kitap okusaydın eheyyy.

7 Ağustos 2011 Pazar

Kısa Kısa 1

Kardeşimizin Sitesi Açıldı...

"Selman'a en çok yorum bırakan" gibi bir sıfatla nitelendirilmeyi seçen İ.T.Ü bünyesinden tanışma, Giresun'dan doğma Zafer Düzen kardeşimizin blogu açılmıştır. Sitesine bu linkten ulaşabilirsiniz. Bloguna isim seçme konusunda pek yaratıcı bir tavır sergilememiş olsa da, yoğun işlerinin arasında iki satır yazılı bir şey karalama isteği karşısında gözlerimiz yer yer dolmaktadır. Yazılıma yeni başlamış dimağları şenlendirme misyonunu üstlendiği blogunda yazacağı yazılar "Abi yanlış yaptık, felsefe yalan, hayat PHP'deymiş" dediğim gün benim için daha büyük anlam ifade edecekler inşallah. Hayırlı olsun...

Yüksek Lisans Marmara'da Yapılır...

Takip edenler bilirler, bir yüksek lisans gündemim var Mart ayindan beri. Bütün sular durulup gerçekler su üstüne çıktığında benim de İstanbul'da değil Marmara'da yüksek lisans yapacağım belli oldu. İstanbul'u bireysel hatalardan dolayı gol yiyerek kaçırsamda, bir buçuk hafta içinde kullandığım ve duyduğum söz öbeği "hayırlısı olsun"'un gücüyle Eylül ayında eğitim öğretim hayatıma devam edeceğim inşallah. Hayırlı olsun...

Yazlıkçı...

Ramazan ayı ve öncesindeki bir hafta boyunca yazlıklarda gezip tozduğumdan ve internetim olmadığından mütevellit bir önceki yazı ile bu yazının arası epey açıldı. Daha da bizimkiler yazlıktan gelmiyorlar. Bu vesile ile ben yoğum aslında....


Bisiklet...

Atadan kalma en az on senelik olan Bisan-İhlas MTB marka abimin bisikletini anneannemin çatı katından indirip dün tekrar çalışır hale getirdim. Sonra da Sultanahmet'ten Fatih'e kadar oruçlu bir beden ile bisiklet süre süre geldim. Uzun zaman sonra bisiklet sürmek keyifliydi tabi ki ama Ramazan'da bir daha bunu tekrarlamak için insanın deli olması lazım geliyor. Yapan birisini görürseniz en azından benden daha deli olduğunu anlayabilirsiniz...